12
Products
reviewed
0
Products
in account

Recent reviews by 𝙳𝚎𝚇𝚝𝚆

< 1  2 >
Showing 1-10 of 12 entries
1 person found this review helpful
3.0 hrs on record
Just Ignore Them –

Just Ignore Them, çocukluk korkularını ve bastırılmış travmaları piksel-art bir kâbusun içine başarıyla yerleştiren, atmosferi ön planda tutan bir korku-macera oyunu. Oyuncu, sekiz yaşındaki bir çocuğun gözünden, evin içinde dolaşan ve “normal” olmayan şeylerle yüzleşiyor. Hikâye doğrudan anlatılmak yerine, çevresel detaylar ve küçük seçimler aracılığıyla yavaş yavaş açılıyor; bu yaklaşım oyunun en güçlü yönlerinden biri.

Hikâye (Spoilersız)

Oyun, tek bir gecenin bir çocuk için nasıl bir ömre bedel olabileceğini anlatıyor. Anlatım sade, ancak rahatsız edici bir tona sahip. Açık korku numaralarına yaslanmak yerine, oyuncunun zihninde kalan sahnelerle ilerliyor. Hikâye kısa sürüyor, fakat bıraktığı etki uzun süre akılda kalıyor.

Artılar

Atmosfer: Minimal görsellerle güçlü ve baskı kuran bir gerilim hissi yaratıyor.

Ses tasarımı: Sessizlik bile bilinçli şekilde kullanılmış ve atmosferi destekliyor.

Anlatım dili: Fazla konuşmuyor, anlatmak yerine göstermeyi tercih ediyor.

Bağımsız ruh: Samimi ve cesur bir tasarım anlayışı hissediliyor.

Eksikler

Oynanış çeşitliliği sınırlı: Mekanikler derin değil ve zamanla tekrar hissi yaratabiliyor.

Kısa süresi: Etkileyici olsa da biraz daha uzun olabilirmiş.

Bazı kontroller sert: Özellikle ilk dakikalarda fark ediliyor.

Kimlere Önerilir?

Psikolojik korku türünü sevenlere

Hikâye ve atmosferi oynanışın önüne koyanlara

Indie korku deneyimlerinden hoşlananlara

“Jump scare” yerine huzursuzluk hissi arayanlara

Hâlâ Oynanır mı?

Evet. Süresi kısa olmasına rağmen, bugün bile etkisini kaybetmeyen bir deneyim sunuyor. Özellikle tek oturumda ve kulaklıkla oynandığında gücünü hâlâ koruyor.

Puanım

100 üzerinden: 74 / 100

10 üzerinden: 7.4 / 10
Posted December 12.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
No one has rated this review as helpful yet
0.4 hrs on record
Poppy Playtime – Bölüm 1 İnceleme (Önerilmiyor)

Poppy Playtime 1, ilk çıktığında herkesin dikkatini çeken o mavi tüylü yaratık Huggy Wuggy sayesinde hızlıca viral olan, ama aslında temeli çok zayıf bir korku deneyimi sunan bir oyun. Kısa olmasına rağmen bir şeyler vadettiğini hissettiriyor; ama içine girince o hissin tamamen yüzeysel olduğunu fark ediyorsun.

Oynanış

Bölüm 1 aslında bir oyun olmaktan çok, bildiğin bir teaser. Etrafında dolaşıyorsun, iki el takıyorsun, üç beş bulmaca çözüp ilerliyorsun. Ama bulmacalar öyle yaratıcı falan değil; “şalter aç – kablo bağla – kapıyı aç” döngüsünün ötesine pek geçmiyor. Oyuncuyu düşündüren bir tasarım yok, tamamen düz bir çizgi.

Huggy’nin ortaya çıktığı koşma sahnesi ise internette ne kadar abartılmışsa oyunda o kadar kısa sürüyor. Gerginlik var, onu inkar edemem, ama bu türde görmeye alışık olmadığımız bir şey de değil. Hatta neredeyse bir “tilt-shift jumpscare hazırlığı” gibi duruyor.

Atmosfer & Hikâye

Atmosfer açısından fabrika ortamı ilk başta güzel bir potansiyele sahip. Ama işleniş çok yüzeysel. Notlar, ses kayıtları, çevresel hikâye anlatımı yok denecek kadar az. Oyunun seni içine çeken bir ruhu ya da anlatım derinliği yok. Sanki “hadi hızlıca viral olalım” diye acele edilmiş gibi.

Hikâye konusunda da aynı durum geçerli: bir gizem var ama anlatılmıyor. Oyuncuya bir temel sunmak yerine sadece akılda kalacak bir yaratık ve satış potansiyeli üzerine kurulmuş gibi. Korku duygusu, atmosferden değil daha çok boşluk ve jump scare beklentisinden geliyor.

Teknik Taraf

Oyun kısa olduğu için büyük bir performans sorunu yok ama optimizasyon hissedilir derecede eksik. Bazı animasyonlar yapay, bazı objeler fizik açısından anlamsız tepkiler veriyor. Detay seviyesi de düşük; bağımsız oyun olabilir ama bu, kaliteyi otomatik olarak düşürmeyi haklı çıkarmaz.

Artılar

Huggy Wuggy’nin tasarımı akılda kalıcı.

Kısa sürede bitiyor, vakit kaybı en azından fazla uzun sürmüyor.

Bazı anlarda başarılı bir gerilim oluşturabiliyor.

Eksiler

Aşırı kısa ve gerçek bir oyun hissi vermiyor.

Bulmacalar çok basit ve yaratıcı değil.

Hikâye temeli zayıf, dünyası derinlikten uzak.

Atmosfer yüzeysel, korku tasarımı klişe.

Viral olma amacı ağır basıyor; kalite ikinci planda kalmış hissi veriyor.

Teknik detaylar özensiz.

Korku oyunları arasında özgünlükten uzak.

Genel Değerlendirme – Kişisel Puanım: 4.8 / 10

Eksiler ağır basıyor. Oyunun akılda kalan tek noktası Huggy’nin kendisi ve internetteki viral etkisi. Oyun olarak zayıf, hikâye olarak boş, korku olarak yüzeysel. Bir demo niteliğinde kalmış bir deneyim.

Korku Sektörüne Etkisi Hakkında Kısa Not

Poppy Playtime’ın en büyük zararı, korku oyunlarının “kolay viral içerik” olarak görülmesine kapı açması oldu. Hikâye derinliği, atmosfer inşası, oyuncuya saygı… hepsi geri plana atılıp “sevimli canavar – kısa bölüm – kolay jump scare” formülü popülerleşti. Bunun sonucunda bağımsız geliştiriciler bile “kısa, TikTok uyumlu korku oyunu” üretmeye yöneldi. Korku türünün ruhunu zayıflatan bir akım başlatmış olması bence oyunun en üzücü mirası.
Posted November 13.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
96.7 hrs on record
Hollow Knight İncelemesi

Derinlik, Atmosfer ve Sabırla İnşa Edilmiş Bir Dünya

Hollow Knight, bağımsız oyun dünyasının yalnızca başarılı değil, aynı zamanda kalıcı eserlerinden biri. 2D metroidvania türünde olmasına rağmen sunduğu atmosfer, sanat dili, müzik kullanımı ve dünya tasarımıyla pek çok büyük bütçeli yapımı geride bırakmayı başarıyor. Yaklaşık 94 saatlik bir oynanış, tüm sonların görülmesi ve %110 tamamlama oranı sonrasında söyleyebilirim ki Hollow Knight, kusurları olan ama etkisi çok uzun süren bir deneyim.

Hallownest’in dünyası ilk andan itibaren oyuncuyu içine çekiyor. Bu dünya ne sadece karanlık ne de sadece melankolik; aksine, her bölgesi farklı bir ruh hali taşıyor. Bazı alanlar sessizliğiyle huzur verirken, bazıları tekinsizliğiyle rahatsız ediyor. Oyunun en büyük başarılarından biri de tam olarak burada yatıyor: keşif hissini asla sıradanlaştırmıyor. Her yeni bölge, oyuncuya “burada bir şey var” duygusunu sürekli yaşatıyor.

Görsel tasarım tarafında Hollow Knight, sade ama son derece karakteristik bir çizgiye sahip. El çizimi animasyonlar, detaydan boğmadan güçlü bir atmosfer yaratıyor. Bu görselleri tamamlayan müzikler ise oyunun bel kemiği. Besteler, sadece arka plan sesi değil; bulunduğun bölgenin duygusunu doğrudan yansıtan bir anlatım aracı. Melankoli, yalnızlık, gizem ve bazen de kısa süreli huzur hissi, müziklerle birlikte oyuncuya çok doğal bir şekilde aktarılıyor.

Oynanış tarafında Hollow Knight genel olarak tatmin edici bir denge sunuyor, ancak kusursuz olduğunu söylemek zor. Boss savaşlarının büyük kısmı iyi tasarlanmış olsa da, zamanla bazı dövüşlerin birbirine fazla benzediği hissi oluşuyor. Özellikle saldırı paternleri açısından, birkaç boss dövüşü aynı döngüye giriyor: belirli hamleler, kısa boşluklar ve tekrar eden bir yapı. Bu durum, uzun süre oynayan ve oyunun mekaniklerine hâkim olan oyuncular için fark edilir bir tekrar hissi yaratabiliyor.

Elbette bu tablo tamamen olumsuz değil. Oyunda gerçekten unutulmaz, zorlayıcı ama adil boss’lar da var. Bu dövüşler, refleks kadar sabır ve öğrenme gerektiriyor ve başarı hissini güçlü bir şekilde veriyor. Ancak genel olarak bakıldığında, boss çeşitliliği biraz daha cesur olabilirmiş.

Zorluk seviyesi ise Hollow Knight’ın en çok konuşulan yönlerinden biri. Oyun, çoğu kişi tarafından “çok zor” olarak anılıyor; fakat bu zorluk, büyük ölçüde oyuncunun sabrını ve dikkatini sınayan bir yapıya sahip. İlk saatlerde tedirgin eden bu zorluk, zamanla yerini alışkanlığa ve ezbere bırakıyor. Bu noktada oyun, refleks testinden çok öğrenilmiş davranışlara dayanmaya başlıyor. Bu durum bazı oyuncular için rahatlatıcı, bazıları içinse gerilimi azaltan bir etken olabilir.

Tüm bunlara rağmen Hollow Knight’ın en güçlü yönü, bütünlük hissi. Oyun, atmosferi, hikâye anlatımı, çevresel detayları ve oynanış mekanikleriyle kendi içinde tutarlı bir dünya kuruyor. Lore, doğrudan anlatılmıyor; oyuncunun keşfetmesini, parçaları birleştirmesini istiyor. Bu da Hallownest’i sadece oynanan bir harita değil, gerçekten var olmuş bir dünya gibi hissettiriyor.

Kişisel değerlendirmem şu yönde: Hollow Knight çok etkileyici bir oyun, ancak kusursuz değil. Boss savaşlarındaki tekrar hissi ve bazı mekaniklerin döngüsel yapısı genel deneyimi zaman zaman gölgeliyor. Buna rağmen geçirdiğim 94 saatin neredeyse tamamı keyifliydi. Oyunun atmosferi, müzikleri ve keşif duygusu bir kez içine çektiğinde, kolay kolay unutulmuyor.

Puanım: 100 üzerinden 87

Kısa değerlendirme:
Boss savaşları genel olarak orta seviyede; bazıları gerçekten çok iyi tasarlanmış olsa da çoğu benzer paternler etrafında dönüyor. Ancak dünya tasarımı, atmosfer ve müzik kalitesi o kadar güçlü ki, bu eksikler genel deneyimi ciddi şekilde zedelemiyor.

Önerir miyim?

Evet, kesinlikle öneririm. Hollow Knight; sabırlı, keşfetmeyi seven ve oyunun temposuna kendini bırakabilen oyuncular için son derece tatmin edici bir deneyim sunuyor. Harita üzerinde kaybolmayı, gizli yollar bulmayı ve her köşede küçük hikâyeler keşfetmeyi seviyorsan bu oyun seni fazlasıyla mutlu eder.

Kimlere Önermem?

Sabırsız oyunculara, hızlı ilerlemek isteyenlere veya tekrar eden boss dövüşlerinden çabuk sıkılanlara pek uygun değil. Hollow Knight, zaman isteyen, deneme-yanılma üzerine kurulu bir oyun. Her ilerlemenin arkasında emek ve öğrenme süreci var. Eğer kolay ve hızlı tatmin arıyorsan, seni yorabilir.

Ama sabırlı, meraklı ve detaycı bir oyuncuysan, Hallownest’in derinliklerine indiğinde çıkmak istemeyeceksin.
Posted November 2. Last edited December 13.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
1 person found this review funny
3.9 hrs on record
FleshBound – Hayalet Kızlarla Kaçışın Anatomisi

Oyunu açtım ve ilk düşündüğüm şey şu oldu: “Ne bu ya, hayalet kızlar, jeneratörler, tüneller…” Ama garip bir şekilde, o tuhaf karışım gerçekten işe yarıyor. İlk başta “eh, bu küçük bir bağımsız oyun” diyorsun ama 10 dakika sonra fark ediyorsun ki klavyeye yumruk atmadan bitirmek istiyorsun.

Görsellik hoş — karakter tasarımları, hayaletler, ortam tasarımı… Özellikle o “ölüm kalım koşuşturması + hafif fan-service” havası hem absürt hem eğlenceli. Oyunun mantığı basit: parça üret, jeneratörü tamir et, hayaletlerden kaç. Bu kadar. Ama öyle bir akış var ki — “basit ama zehir gibi” diyorsun.

Ücretsiz olması da cabası. Cidden, bedavaya bu kadar düzgün his veren bir oyun bulmak kolay değil.

Ama tabii eksiler de var. Oyun kısa; birkaç bölüm sonra “ee bitti mi şimdi?” diyorsun. Zorluk da zaman zaman Dark Souls’un Tetris versiyonu gibi hissettiriyor. Reaksiyon istiyor, hata affetmiyor. Bir de hikâye çok derin değil, “karakter gelişimi” falan beklemeyeceksin — olay tamamen mekanik ve atmosfer üzerine.

Tüm bunlara rağmen, oyun akıcı, stil sahibi ve garip bir şekilde bağımlılık yapıyor.

puanım: 8.3/10.

Sonuç olarak şunu net söyleyebilirim:
Eğer “kısa ama vurucu, biraz delilik içeren, bolca hayalet kızı olan” bir deneyim istiyorsan kesinlikle öneririm.
Ama uyarayım… hayaletlerden kaçarken klavyene değil, sabrına dikkat et.
Posted November 1.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
0.5 hrs on record
Mitoza
Oyun Özeti

Her şey bir tohumla başlıyor. Oyunda iki seçenek sunuluyor: bu tohuma ne olacak? Seçiminize göre gelişiyor, dönüşüyor, tuhaf bir varlığa evriliyor. Ama sonuç değişmiyor: döngü tamamlanıyor ve yine başlangıç noktasına dönülüyor. Bu oyunda mantık yerine sürrealizm hâkim.

İnceleme

Oyunu açtığımda beklediğim “oyun” tanımıyla karşılaşmadım; daha çok “oynarken izlenen bir deneyim” gibiydi. Basit bir sahne ve iki butonla başlayan serüvende, seçim yaptıkça tohumdan çıkan şeyin biçimi değişiyor ve gerçekten “şimdi ne olacak?” hissi veriyor. Bu yönüyle yaratıcı ve eğlenceli. Ancak her şeyin bu kadar kısa ve “tam oyun” değil de “deneyim” havasında olması bazı oyuncular için eksik kalabilir.

Artılar:

Seçim-yönlü yapı hoş: iki seçeneğiniz var, ne çıkaracağı belli değil, merak uyandırıyor.

Görsel olarak farklı: eski Flash oyunu havası, tuhaf animasyonlar ve sürreal atmosfer dikkat çekiyor.

Eksiler:

Oynanış süresi çok kısa; seçimler yapılıyor, animasyonlar geçiyor ve oyun bitebiliyor. Tekrar oynanabilirliği sınırlı.

“Oyun”dan ziyade “interaktif toy” hissi veriyor; çok derin mekanikler, hikâye ya da uzun süreli bağ kurma yok.

Bazı oyuncular için animasyon tekrarları ya da seçimin etkisinin belirsiz olması rahatsız edici olabilir.

Puanlamam
puanlamam 10 üzerinden 6.8

Eğer “çok uzun süreli, derin anlatılı bir oyun” arıyorsananız bu oyun sizin için tam değil. Ama “kısa, farklı, biraz garip ve ücretsiz bir deneyim” istiyorsananız — kesinlikle öneririm. Yani, evet öneririm, ama beklentiyi düşük tutarak: “Biraz tuhaf bir interaktif deneyim olsun, vakit geçiririm, eğlenirim” derseneniz keyif alırsınınız.
Posted November 1.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
1.8 hrs on record
FleshBound İncelemesi

Oyun Özeti:
Ana karakter Endo, cehennemde (“Manifold” adlı yeryüzü altı mahzeni) yaşayan bir insan, zamanla bir iblise dönüşme cezasıyla karşı karşıya kalıyor.
Bir parazit Endo’ya tutunuyor ve ona kaçış şansı sunuyor — işte böylece koşu ve ölüm kalım parkuru başlıyor.

Oynanış tarafında, kanca tutturma (hookshot), duvar koşusu, yer çekimi tersine çevirme mekaniği ve yüksek hızla hareket etme gibi mekanikler öne çıkıyor.
Süre olarak çok uzun değil: geliştirici tarafından “15-20 dakikalık oynanış” olarak belirtilmiş.

İncelemem

Oyunu açtığım ilk andan itibaren atmosferi beni içine çekti. “Splatterpunk” estetiği dediği şey aslında korku, aksiyon ve punk türlerinin birbirine karışmış hali; yerlere sinmiş kan, cehennemimsi ortamlar ve yüksek tempo bir hareketlilik var.
Bu yönüyle oldukça güçlü. Ancak, “güçlü” demek “kusursuz” demek değil.

Artılar:

Hızlı tempo gerçekten başarılı. Koşmak, duvara atlamak, kanca ile çekilmek — hepsi çok akıcı hissettiriyor.

Görsellik dikkat çekici: atmosfer, renkler, hareketlilik bir bütün gibi hissettiriyor.

Ücretsiz olması büyük artı.

Kanca + duvar koşusu mekanikleri iyi işlenmiş, oynanışa dinamizm katıyor.

Eksiler:

Oynanış süresi çok kısa (15-20 dakika).

Bazı oyuncular mekanik ve optimizasyon hatalarından şikayetçi (kanca bug’ı, çarpışma sorunları).

Türkçe dil desteği yok.

Tek oyunculu ve kısa olduğu için uzun vadeli bir deneyim sunmuyor.

Genel Değerlendirme

FleshBound, bir indie oyun olmasına rağmen vizyonu net, oynanışı tatmin edici. Ancak yüksek beklentiyle uzun saatler oyun arayanlara göre değil.
Bir akşamlık, hızlı ve tempolu bir parkur deneyimi isteyenlere fazlasıyla yeterli.
Kusurları var ama ücretsiz olması, stili ve enerjisiyle “denemeye değer” bir oyun.

Puanlamam

Benim kişisel puanım: 100 üzerinden 78

Kısa, deli gibi tempolu ve kanlı bir kaçış deneyimi istiyorsan, FleshBound’u denemeye değer oyna.
Ama derin hikâye ya da uzun oynanış bekliyorsan başka yerlere bak.
Posted November 1. Last edited November 1.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
3.2 hrs on record
Helltaker – Şeytanla Dans Etmek Hiç Bu Kadar Tatlı Olmamıştı

3.2 saat sonunda tüm başarımları açtım ve tek kelimeyle söyleyebilirim: Helltaker küçük bir oyun, ama büyük bir ruh taşıyor.
Zaman zaman beyninizi yakan o kısa ama zekice hazırlanmış bulmacalar, anime tarzı karakter tasarımları ve kara mizah dolu diyaloglarıyla sizi hem güldürüyor hem düşündürüyor.

Her bölümde “tek yanlış hamleyle tüm planım çöktü” hissi, oyunun bağımlılık yaratan kısmı.
Müzikler ise bambaşka bir seviye. Özellikle Judgement Theme sizi resmen ekrana kilitliyor.
Kısa sürüyor ama bu yoğunluk, oyunu özel yapan şeylerden biri. Her dakikası özenle yapılmış hissi veriyor.

Kahramanımızın amacı basit: Cehenneme inip iblis kızlardan oluşan bir harem kurmak. Ama o yolda çektiği çileyi görünce insan sormadan edemiyor:

“Her bulmacayı gördüğümde kendi kendime diyorum: Helltaker bu acıyı onaylar mıydı?”

Ve sonra Lucifer sahneye çıkıyor, pankek yapıyor, ardından kendimi sorguluyorum:

“Lucifer pankek yaptı... ben ise hayat kararlarımı sorguluyorum.”

Sonunda fark ediyorsun ki:

“Helltaker aslında bir oyun değil, flört simülasyonu kılığına girmiş bir kişilik testi.”

Genel Değerlendirmem

Artılar:

Ücretsiz olmasına rağmen son derece kaliteli

Müzikler efsane

Karakter tasarımları ve mizahı özgün

Kısa ama unutulmaz bir deneyim

Eksiler:

Çok kısa (keşke biraz daha olsa)

Bazı bulmacalar sabır testi gibi

Puanlamam
Kategori Puan Not
Oynanış 8.5/10 Her hamle önemli, hata affetmiyor.
Müzik 9/10 Soundtrack hâlâ kulakta çalıyor.
Görsellik 8/10 Basit ama karakterli bir tarz.
Senaryo & Mizah 8.5/10 Şeytani espriler on numara.
Tekrar Oynanabilirlik 6/10 Bitince kısa kalıyor ama 100% yapmak zevkli.
Son Söz

Benim puanım: 8.6/10

“Cehenneme gitmek hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı.”

Önerir miyim? Kesinlikle evet.
Bir kahve yap, müzikleri aç, birkaç saatliğine şeytanlarla dolu bir bulmaca rüyasına dal.
Posted November 1.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
1 person found this review helpful
0.7 hrs on record
Oyun Özeti

Batography, ücretsiz olarak sunulan ve bir yarasa karakteriyle “tam dolu ayın fotoğrafını çekme” amacını taşıyan küçük bir 2D keşif/platform oyunu.

Oyunda koşma, tırmanma, süzülme/glide yapma ve fotoğraf çekme mekanikleri var.


Ayrıca keşfedilecek “mooncakes” yani aykeki toplama ve NPC’lerle etkileşim gibi tamamlayıcı hedefler de bulunuyor.

Oynanış süresi oldukça kısa; standart bir geçiş ilk kez oynandığında 10-30 dakika arasında tamamlanabiliyor.

Artılar

Tamamen ücretsiz olması

Sade ama hoş görsel stil ve rahatlatıcı atmosfer: gece‐yarasa, ay teması, sevimli hayvan karakterler.

Basit kontroller, stres yaratmayan keşif odaklı oynanış: özellikle “tam başarımlar” isteyenler için 12 Steam başarımı mevcut.

Kısa sürede tamamlanabilir, “bir oturuşta bitirilebilecek” rahat bir oyun olarak ideal.

Eksiler

İçerik olarak çok sınırlı: oyun süresi düşük, mekân ve mekanik çeşitliliği fazla değil.

Hikâye derinliği, uzun süreli hedefler, tekrar oynanabilirlik için güçlü motivasyonlar düşük düzeyde. “Başarımları tamamlamak için tekrar oynamak” mümkün ama çok büyük bir içerik dalgası yok.

Puanlamam

10 üzerinden: 7.2 / 10 — Ücretsiz, sevimli ve rahat bir deneyim sunuyor; ancak içerik açısından fazla derin değil.

100 üzerinden: 72 / 100 — “Keyifli ama kısa” şeklinde özetlenebilir; özellikle tam başarımlar hedefiyle oynanacaksa tercih edilebilir.

önerirmiyim ?

Evet — ama koşulları düşünerek:

Eğer kısa sürede, stres olmadan, sevimli bir şeyler oynamak istiyorsan şiddetle önerilir. Ücretsiz olması büyük bir artı.

Ama eğer uzun süreli oyun deneyimi, derin hikâye, yoğun tekrar ve çok mekanik bekliyorsan — o zaman beklentileri biraz düşük tutmak gerekir.

Başarımları tamamen almak isteyen biri için (mooncakes toplama, fotoğraf çekme, süreyle tamamlama gibi) gayet müsait bir oyun; bu açıdan “tamamlayanlar için” tatmin edici olabilir
Posted October 31.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
4.1 hrs on record
Buckshot Roulette, yer altı bir night-club ortamında geçen, klasik Rus ruletinin pompalı tüfekle yeniden yorumlandığı gergin bir deneyim. Oyunda sen ve “The Dealer” adlı karanlık karakter 12-gauge bir tüfekle sırayla tetik çekiyorsunuz; içinden canlı mermiler veya boş fişekler çıkabiliyor. Ardından “Double or Nothing” gibi bahis-mekanikleriyle oynanış çeşitleniyor.

Oyun süresi kısa (bir “run” ortalama 15-20 dk) ve esas eğlence, “bir sonraki” turda ne olacağını bilememe gerilimi.

Artılar

Grafik-ses tasarımı çok etkili: Kirli, endüstriyel bir atmosfer var—görsel stil ve sesler gerilimi maksimum seviyeye çıkarıyor.

Basit ama çekici oyun döngüsü: Tetik, mermi, risk — bu kadar sade yapı içinde strateji de hissediliyor (eşya sistemi gibi).

Fiyat/kalite dengesi iyi: Kısa sürelere rağmen oyunculara değerli bir deneyim sunuyor. Eksiler

Oyun süresi çok kısa; derin hikâye arayanlar için eksik kalabilir.

Şans faktörü oldukça yüksek; strateji yok demek değil ama şansa çok bağlı anlar çok.

Tek kişilik içerik biraz sınırlı; çok oyunculu mod ileride eklenmiş olsa da içerik hemen bol değil.
Puanlamam

10 üzerinden: 8.7 / 10

100 üzerinden: 87 / 100

Sonuç – Önerilir mi?

Evet — eğer: kısa, yoğun, risk-odaklı bir deneyim arıyorsan; atmosfer, stil ve heyecan senin için önemliyse; ve yeniden oynanabilirlik (veya arkadaşlarla izlemek/stream yapmak) seni çekiyorsa, Buckshot Roulette tam yerinde bir seçim.
Ancak: uzun saatler süren derin bir hikâye, çok çeşit içerik ya da düşük şans faktörlü strateji arıyorsan, bekletilerini biraz düşürerek yaklaşmanı öneririm.
Posted October 31.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
2 people found this review helpful
7.2 hrs on record
Keep Looking, PS1 dönemi hissi veren düşük çözünürlüklü “pixelated horror” tarzını oldukça başarılı biçimde yansıtıyor. Oyunun atmosferi boğucu ve rahatsız edici, ışıklandırma ve ses efektleri minimal olmasına rağmen sürekli gergin tutuyor.
Hikâye doğrudan anlatılmıyor; oyuncunun anlam çıkarmasına bırakılmış, bu da deneyimi bazılarına gizemli, bazılarına ise kopuk hissettirebiliyor.

Yapım süresi kısa, ortalama 30–50 dakika arası bir oynanış sunuyor (7 saat toplamda, tekrar oynama dahil). Ancak bu sürede bile güçlü bir gerilim yaratması, oyunun en büyük başarısı.
Teknik anlamda hata veya optimizasyon sorunu neredeyse yok — sadece kontrollere alışmak biraz zaman alabiliyor.

Gerçekçi Puanlamam:

10 Üzerinden: 7.9 / 10

100 Üzerinden: 79 / 100

Artılar:

Olağanüstü atmosfer ve tedirgin edici ses tasarımı

Eski korku oyunlarına saygı duruşu niteliğinde retro estetik

Minimal anlatımla derin his yaratması

Teknik olarak sorunsuz, akıcı performans

Eksiler:

Çok kısa oynanış süresi (yeniden oynanabilirliği sınırlı)

Hikâye anlatımı bazı oyuncular için fazla belirsiz

Kamera ve yön hissi yer yer kafa karıştırıcı

Sonuç – Önerilir mi?
Evet, önerilir, ancak şunlar göz önünde bulundurulmalı:
Korku oyunlarında atmosferi ve tedirginliği ön planda tutan, kısa ama yoğun deneyimleri seven oyuncular için mükemmel bir seçim.
Ancak uzun senaryo, çoklu sonlar veya açık anlatım arayanlar için fazla soyut ve kısa gelebilir.
Posted October 31. Last edited October 31.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
< 1  2 >
Showing 1-10 of 12 entries